| Veliaht Prens Alexander Adına | |
|
+2Aegnor Telemnar Jeanne Boucher 6 posters |
Yazar | Mesaj |
---|
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Veliaht Prens Alexander Adına Cuma Ağus. 05, 2011 1:52 pm | |
| Herkese açık rp. Özel kurgusu olanlar Ziyafet Salonu'nda başlık açıp yazabilir. Lordunun geri dönmesiyle içini kaplayan neşeyi gölgeleyen olaylar yaşanmıştı son zamanlarda. Violet'in Alexander'ı terk etmesi - ki Jeanne bunu uzun zaman önce biliyordu- ve akabinde prensin kendisini kaybetmesi... Şimdiyse zehirlendiğini söyleyerek Jeanne'den yardım istemişti. Güzel büyücü ona yardım etmeyeceğini söyleyerek abisini yüz üstü bırakmıştı. Onun için bu şöleni düzenlemişti ve açılış konuşmasını yapma fırsatını ona vermişti zaten. Artık kendisini tamamen Lord'una adamıştı. O nefes alma derse, almayacaktı bile. Onunki bağlılığı da geçmiş, bir sapkınlık halini almıştı. Onun gücüne ve kudretini kendisini öylesine kaptırmıştı ki, isteğini yerine getirip Titanlardan eşya bile çalmıştı. Gerçi bunu yaparken kendisini aşağılık bir fare gibi hissetmişti ama bunu yaptığı için pişman değildi ve olmayacaktı.
Omuzlarını öne çıkaran koyu kırmızı elbisesi içerisinde peri masallarındaki cadıları andırıyordu. Gözlerinden bile ateş fışkırıyordu. Son zamanlarda gücünün doruklarındaydı. Teni ay ışığında tıpkı elmas gibi parıldıyordu. Şövalyeler ona eşlik etmek isterken hepsini reddetmişti. Çünkü, o tekini bekliyordu. Yeryüzünde o varken başka hiç kimseye ihtiyaç duymamıştı, duymayacaktı da. Salona geldiğinde bir grup kişinin geldiğini gözlemledi. Kim olduklarını elbette ki biliyordu. Hızlı adımlarla yanlarına gitti. Lord'u tanınmamak için şekil değiştirmişti. Hiçbir canlı onun kadar ihtişamlı görünemezdi ama bu haliyle bile Jeanne gözlerini ondan ayıramıyordu. Nazik bir reverans eşliğinde eğildi ve sadece ikisinin duyacağı bir sesle, "Efendimiz, kalemize gelerek bizi şereflendirdiniz... Bir mahsuru yoksa sorabilir miyim acaba, kimin görünüşünü aldınız?" diyerek doğruldu. Direk olarak erkeğin yüzüne bakamıyordu. Lord'una saygı duyduğu kadar ondan korkuyordu da. Ölesiye hem de... | |
|
| |
Aegnor Telemnar
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 114
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına Cuma Ağus. 05, 2011 3:31 pm | |
| Elf krallığı yine büyük bir şölen veriyordu. Ama bu sadece zayıflıklarını saklamak ve diğer krallıkları kandırmak adınaydı. Tek erkek veliahtları günden güne ölürken krallığın parçalanacağını saklamaya çalışıyorlardı. Yanında olmak için Dianne'yi seçtiklerinden krallıklarını yok etmek benim için zevkli olacaktı. Zaten bugün bu yüzden buradaydım. Zayıf, küçük güçsüz bir bedene girip onların arasına karışmıştım. Siyahlara bürünmüştüm. Sadece bugünü temsil eden ve edecek olan siyahlara. Prens ortada gözükmüyordı. Soytarının elinden ölümünü hazırlamak kolay işti. Dianne yanında savaşacak olan krallığı düzgün korumuyordu. Zavallı ve zayıf prensleri üst kattaki odasında her an ölebilecekmiş gibi dururken diğerleri gayet rahattı.
Tabi bir de Jeanne vardı. Prenses. Elwyn'in baş destekçisi. O adamın da burada olacağını biliyordum. Hazır gelmişken onu da cehenneme göndersem fena olmayacaktı. Yaşam süresi normaldi aslında. Fakat bu kadar büyüyle ne duruma geldiğin ben bile tahmin edemiyordum. Çevreye bakındım sakince. Bir bardak içki içtim kullandığım beden için. Bu kadar elfin başlarının üzerinde duran sayıları görmezden gelmek zor işti. Tabi beni şaşırtanlarda yok değildi. Yarın ölecek şu insanın burada ne işi vardı acaba? Gözlerim çevrede gezinirken Jeanne'yi izlemenin iyi bir fikir olacağına karar verdim. Elwyn gelirse ve dikkatimi çekmezse onun sayesinde bulabilecektim. Birkaç kişinin arasından onu gördüm. Biriyle konuşuyor gibiydi. Bu kadar uzakta olmasam hem görebilir hem duyabilirdim. Fakat hem uzaktaydım hem de titan güçlerimi kullanamazdım. Bir bardak daha içki alıp gözlemlemeye devam ettim. | |
|
| |
Elwynn Karanlık Lord
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 3
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 10:43 am | |
| - Elwynn kanatlandırır:
Baloya bu şekilde katılıyor. Bu serseri, soylulardan birinin çocuğu.
Yeniden havayı solumak harikaydı. İnsanların yeniden peşinde büyük bir saygıyla dolanması, içindeki nefreti derinlere gömmek yerine kusmak, ona yapılanların intikamına bu kadar yakın olmak eşsiz bir duyguydu. Tıkıldığı o fare deliğinden kurtulan Elwynn'in yüzlerce yıl biriken planları şimdi sadece küçük bir onayla tüm dünyayı yerinden sarsabilecek güçteydi. Bu konu hakkında Elf Krallığı'nın yardımlarını da inkar etmemek gerek. Özellikle Kara Büyücü Jeanne lordun kurtulması aşamasında sağ kolu olmuştu. Cesareti ve bağlılığı ile bir ödülü de haketmişti. Lord onu ödüllendirmek için krallıklarının düzenlediği şölene katılmaya karar verdi. Bu sadık yardımcısı Jeanne için güzel bir hediyeydi. Kendi kılığıyla baloya gidemeyeceği, yaşlı ve değersiz büyücüler tarafından tanınma ihtimalini göz önünde bulundurması gerektiği için babası oldukça soylu bir züppenin formuna büründü. Aynada gençlik zamanlarını hatırladı; bu serseriye kendine çapkınlık yapma imkanı tanıdığı için içinden teşekkür etti. Hazırlıklarını tamamladığında gözlerini kapattı; açtığında balo salonundaydı. Etrafın çok kalabalık olacağını tahmin ediyordu; ama kapı açılır açılmaz Jeanne'le karşılaşmak sürpriz olmuştu. Kendisini tanıyıp tanımayacağını merak ederken genç büyücü yavaşça yanına yaklaştı. Bir hanımefendiye göre bile fazla kibar olan bir reveransın ardından kısık sesle konuşmaya başladı. "Efendimiz, kalemize gelerek bizi şereflendirdiniz... Bir mahsuru yoksa sorabilir miyim acaba, kimin görünüşünü aldınız?" Lord dikkat çekmemek için kolunu büyücüye uzatıp dans pistine doğru ilerlerken etrafı inceliyordu. altın şamdanlar, pırlanta ahizelerle süslü pahalı bir balo salonunda, en güzel takı ve kıyafetleriyle hanımefendiler, çapkın ama mağrur beyefendiler sınırsız içkinin tadını çıkarıyordu. Bu geceye birkaç ölüm iyi yakışırdı. "Bu serseri görünüm tüccarlardan birinin züppe oğluna ait. İşim bitince öldürmeyi düşünüyorum." Etrafta dans eden çiflerin arasına Jeanne ve Lord da katıldı. Senfonik hareketlerle genç büyücüyü kendine doğru çekiyor, fazla yakınlaştıklarını düşünürse nazikçe uzaklaştırıyordu. Bu dansın ne kadar süreceği, bu gece neler olacağı tam bir muammaydı. Tek istediği lordun, birilerinin ölmesiydi. Öyle ya da böyle. İçindeki kana susamış duyguları bastırmak çok güçtü. Hele de bunca yılın ardından... | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 1:40 pm | |
| Canım yanıyordu. İçimde kaynayan bir şeyler vardı ve bunun organlarım olduğunu bilmek hiç iyi değildi. Odamda durmuş aşağı inebilmek için enerji toplamaya çalışıyordum. Birden kapı çalındı ve hekim içeri girdi. Yine bir şeyler getirmişti. Zehrin ne olduğunu bilmediğinden panzehir hazırlayamıyordu. Etkilerini söylemiştim ama daha fazlasını yapabileceğini zannetmiyordum. Yine de ben ölürsem hekimin de peşimden geleceğini tahmin etmek zor değildi. Jeanne’ye zehirlendiğimi söylemiştim nasıl olduğunu anlatmadan. O ise elinden bir şey gelmeyeceğini belirtip işin içinden çıkmıştı. Aslında benim engellemeye çalıştığım şey kendi ölümüm değil krallığındı. Hasta olduğum çoktan yayılmıştı kulaklara ve tapınaklardaki mumlar artış göstermişti. Hala umutları vardı halkın ben kendiminkini kaybetmiş olsam da. İçimdeki ateş topu devreye girince öksürmeye başladım. Mendille ağzımı kapatmıştım. Geri çektiğimde her zamanki şeyi gördüm. Kan.
Mendili ortadan kaybettim ve yan taraftan bir bardak su aldım. Bir yudum boğazımdaki kuruluğu giderdim. Sonra kapıya ilerledim ve açtım. Şövalyelerden üçü bekliyordu. Gülümsemeye çalıştım iyi olduğumu belirtmek istercesine. Fakat solgun yüzümde böyle bir şey belirmedi. Lacivert bir takım giymiştim. Koyu renk yüzümü iyice beyaz göstermişti. Yavaş adımlarla ilerlemeye başladım Artık adamlarımın beni adım başı takip etmeleri rahatsız ediciydi. Her an düşmemi bekliyorlardı onlar da. Herkes biliyordu zamanın çok yakında olduğunu. Yine de beni gülümsetmek için hizmetkârların normalden daha çok peşimde koşması moralimi yükseltmekten çok öleceğimi hatırlatıyordu bana. Yine de hak etmiştim bunu. Solinari’ye yaptıklarımdan sonra gayet makul bir cezaydı bu. Öksürmemek için kendimi kastım girişe gelince. Takdim edilirken her zamanki gibi durmaya çalışıyordum. Ama artık o yaydığım neşeli enerji yerine hasta, yorgun bir elf gibi görünüyordum. Geçtim yerime ve kısa bir konuşma yaptım. Hatta aşırı kısa bir konuşma. Bu yükü de bana verdiği için Jeanne’yi ölmeden güzel bir şekilde dövmek geçiyordu içimden.
Geri çekildim sözlerim bitince. Bir duvar kenarına gidip oraya yaslandım. Tabi her zamanki gibi çevrem sarılmıştı. Ama bu sefer düşüp düşmeyeceğimi merak eden gözlerle gülümseye çalışmak zordu. Bir müddet sonra dayanamayacağımı hissettim ve gidip bir kenara oturdum. Dans edenleri izliyordum. Normalde benimde etmem gerekirdi. Jeanne’ye çarptı gözüm. Yine bir işler karıştırıyordu. Yeniden bir öksürükle sarsıldım. Sanırım birkaç iç organım yer değiştirdi. Kanlı mendili tekrar saklarken çevreyi izlemeye ve enerji toplayıp en az bir kez dans etmeyi planlıyordum. Yine de yerime kim geçecekti? Başım da ağrımaya başladığında şövalye Johnson konuşmaya başladı yanımda. Aklımı dağıtmak istediğini anlamamak için ölü olmak gerekirdi. Sanırım artık düşüncelerime daha çok yerleşmişti bu kelime. Şimdiye kadar önemsemediğim şey. Ölüm. | |
|
| |
Soytarı Solinari Soytarı
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 148
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 2:34 pm | |
| Solinari olanları unutmuş gibi görünüyordu. Yine her sabah Jeanne'in odasına neşeli bir şeyler anlatmaya gidiyor, kralla şakalaşıyor, hiçbir zaman iyi geçinemediği hizmetçilere ters ve sert bakışlar atıyordu. O uğursuz günden sonra Alexander'ı görmemek için büyük çaba sarfetmiş, buna rağmen tüm kaleyi baştan sona esir alan öksürüklerini gönül rahatlığıyla dinlemişti her seferinde. Tüm kale prenslerinin amansız hastalığına üzülürken onun her zamankinden neşeli olması göze çarpmıyor, aksine kral tarafından görevini layığıyla yaptığı için ödüllendiriliyordu. Her şey iyi gidiyordu. Her şeyin iyi gittiğini sanıyordu. Ta ki hastalanana kadar. Bir sabah uyanıp da yerinden bile kalkamayacak kadar ateşi olduğunun farkına varılması fazla uzun sürmedi. Jeanne soytarının neden odasına gelmediğini merak etmiş, askerlere onu bulmasını emretmişti. Askerler soytarıyı küçük odasında gözlerini dahi açamadan yatarken bulmuşlardı. Tedavi için gelen doktor teşhisi gözleri kocaman bir şekilde koymuş, şaşkınlığını saklamaya gerek bile görmemişti. Solinari'nin bir çocuğu olacaktı. Bunu duyduğunda dünyanın başına yıkıldığını düşündü soytarı. Hiçbir zaman bir çocuk sahibi olmayı düşünmemişti. Yaşam tarzına uymuyordu. Şimdi ise o lanet olasıca herif yüzünden bir ömür boyu başına bela olacak küçük çocuğa hamileydi. Kimse soytarıya çocuğun kimden olduğunu sormadı. Birkaç hizmetçiden şüphelendiler; ama çok da üzerinde durmaya gerek görmediler. Sonuçta çocuk yüzünden yaşadığı süre boyunca sıkıntı çekecek olan onlar değil, zavallı soytarıydı. Geleceği düşünmek de ona kalıyordu. Düşündü zaten. Uzun uzun düşündü. Ölmeyi, böylece içinde günden güne büyüyen o şeyi öldürmeyi de düşündü. Sonra ölmekten korktuğunu farketti. Unutmaya, en azından sorunu ertelemeye karar verip aldığı kiloları umursamamaya çalıştı. Uzun sürmedi mutsuz bir soytarı kılığına tekrar bürünmesi.
Elf Krallığı artık ölümü çok yaklaşmış veliahtları Alexander adına bir şölen düzenliyordu. Soytarı özürlerini sunarak davete soytarı olarak icabet edemeyeceğini iletti krala. Anlayışla karşılandı. Solinari baloya soytarı olarak gitmeyecekti; ama orada son kez yüzleşmesi gereken biri vardı. Jeanne'in eski balo kıyafetlerinden birini çalıp soytarı makyajı yerine prenseslere yakışan rujlardan sürdü. Böyle tanınmasına imkan yoktu. Tanıyacak tek kişinin de ölüm meleği olmaya gidiyordu zaten. Balo salonundan içeri girerken kendini Dük George Bastand'ın eşi Kontes Cornelia olarak tanıttı. Bu uydurma isimlere kafa yormayan iş bilmez askerler içeriye bir sinsiyi sokmuşlardı. Solinari'nin gözleri balo salonunu hızlıca taradı. Önceki balolardan aşinaydı buraya. Bu şatafat gözlerini kamaştırmaktan çok, midesini bulandırıyordu artık. Eline tutuşturulan şaraptan küçük yudumlar alarak Alexander'ı aradı gözleri. Onu bir duvarın dibinde zavallı bir halde gördü. Yanına yavaşça, sanki nazikçe flört etmeyi amaçlayan cilveli hanımlar gibi yaklaştı. Yani, dışarıdan böyle görünüyordu. Alexander'ın ise iyi şeyler düşündüğünden emin değiliz. Soytarı prensin yanına oturdu. Gülümseyerek konuşuyordu. "Ölüyorsun sonunda. Bu iş fazla uzamıştı artık." Sesi müziğin sesine karıştı. Tek duyan yanındaki hasta adamdı. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 3:34 pm | |
| Bir kenarda durmuş çevreme normal zamanların aksine mutsuzluk dağıtırken çevredemkilerin dışında birinin yanaştığını farkettim. Artık mavisi bile solmuş gözlerimi ona çevirdim. Gayet güzel bir kadın yanıma oturmuştu. Onunla uğraşacak enerjim bile yoktu. Anca odama çıkacak kadarını toplayabilmiştim ve her saniye elimden kayıyordu o da. Yanımdaki kadın gülümserken onun neşemi yerine getirebileceğine inanan adamlarım biraz uzaklaştılar. Hala gözleri bendeydi. Her an ölebileceğimi bu kadar belli etmeseler olmazdı sanki. Nefes almaya çalışırken bir şeyler konuştu kadın. "Ölüyorsun sonunda. Bu iş fazla uzamıştı artık." Aniden onu tanıdım. Solinari. Konuşmak için dudaklarımı araladığımda bir öksürük nöbetine daha girdim. En azından bu seferki kısa sürmüştü.
Kanlı mendili kaldırırken göz önünden yeniden ona baktım. Başımı onaylarcasına salladım sadece. Sonra dans edenlere döndüm. Sanırım ölmeden önce yapmak istediğim bir şey daha vardı. Ejderhamın gökyüzüne yükseldiğini farkettim. O da son zamanlarını uçarak değerlendiriyordu. Herşey bir yana onun yaşamasını isterdim. Benim hatalarım yüzünden o kadim varlık da ölecekti. Derin bir nefes alıp tüm enerjimi topladım ve Solinari'inin elini tutum onu dans edenlerin yanına çekiştirdim. Aslında kibarca götürüyor gibi durduğunun da farkındaydım. Benim ayağa kalktığımı görenler bir müddet bana baktı. Sonra müzik başladı. Herkes dans ederken fazla yanaşmamıştım Solinari'ye. Söylediklerini duyabilecek mesafedeydim sadece. Yavaş bir müzik olması şansımaydı. Ejderham sayesinde biraz daha güç topladım ve onu döndürdüm kollarımın arasında. "Dans etmenin bu kadar eğlenceli olduğunu unutmuşum." diye mırıldandım. Onunla konuşmak değildi amacım. Sadece bir şeyler söylemek istemiştim. Belki de duvar dibinde bana gülümseyerek bakan annemi görmezden gelmeye çalışıyordum. Emin değilim. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 3:50 pm | |
| Zafer dansıydı onlarınki. Sonunda Lord’una kavuşmanın huzuru içerisindeydi. Alexander’ın ölecek olması veya Vera’nın görüşlerini umursamıyordu. Elwynn’i geri döndüren o olmuştu. Gücünün doruğuna ulaşmıştı bu sayede. Safkan Büyücü olmasına rağmen her zaman kendisini güçsüz hissetmişti ama şimdi farklıydı. Yeni bir dönem başlıyordu… Salonda birlikte dans ederlerken insanların fısıldaştığını duyabiliyordu, hepsinin aklında tek bir soru vardı; Kim bu adam? "Bu serseri görünüm tüccarlardan birinin züppe oğluna ait. İşim bitince öldürmeyi düşünüyorum." Görünüş olarak iyi bir seçim yapmıştı adam. Hayatının son birkaç yılından hatırlıyordu o çocuğu, fazla kibirli ve umursamaz bir insandı. Prensesin sinirlerini her zaman bozmayı başarmıştı. Ama şimdi, içindeki ruh Lord’una ait olduğu için... Bu geceden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bu yüzden Solinari’ye çok minnettardı. Alexander ona her ne yaptıysa, cezasını a çekmeliydi. Burada abisine değil de Soytarı’sına güvendiği için Alex ile çok tartışmışlardı ama yine de tarafını asla değiştirmemişti. Soytarıya yaptığı şey affedilmezdi. “Zaten onun bu yaşa kadar gelebilmesi bile mucizeydi. Rahatsız etmediği kimse kalmamıştı krallıkta.” Jeanne Lordundan özürler dileyerek yanından ayrıldı ve karanlık bir köşeden olan bitenleri izlemeye başladı. Alexander kanlı öksürükleriyle boğulurken yanında Solinari vardı. Alexander’ın ölümünün kendi ellerinden olmasını dilerdi ama Solinari’nin buna hakkı vardı. Bir anlığına yanına gitmeyi düşündü ama sonra fazla kibirli Alex’in yine onu sinir edeceğini düşünüp vazgeçti.
Bu şölenden sonra krallıktan ayrılacaktı, yani buradaki son saatleriydi. Efendisiyle birlikte gidecekti o da. Sadık bir hizmetkar olarak Lord'undan hiç ayrılmayacaktı. Geleceğini biliyordu, ölümü bir zamanlar çok değer verdiği birinin ellerinden olacaktı, ama kimin? | |
|
| |
Soytarı Solinari Soytarı
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 148
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 7:08 pm | |
| Solinari'nin sözlerinin ardından şiddetli bir öksürük nöbetine yakalandı prens. Yaptığı işten memnun, keyifle gülümsedi soytarı. İlk zamanlar pişman olmaktan korkmuştu; ama zerre üzüntü yoktu içinde. İntikamını almanın, kendine olan saygısını korumanın başka yolu yoktu. Başka yola gerek de yoktu zaten. Soytarı tanınmamanın keyfiyle etrafa bakıp gülümserken veliaht birden onu dans pistine doğru çekiştirmeye başladı. İnsanlar ayağa kalkan prenslerine bakarken bu dansı reddedemeyeceğinin farkında olarak, mecburen ritmik hareketlerle Alexander'ın kollarında son dansını etmeye başladı. Fazla yaklaşmıyordu prense, ne de olsa nefretini ölüm bile silememişti; ama dikkat çekmeyecek kadar uzak bir mesafedeydi. Sözlerini duyuyordu. "Dans etmenin bu kadar eğlenceli olduğunu unutmuşum." O lanet sesinin çok yakında kesilecek olmasından memnun, ölümünü hızlandırmak için bir şeyler söylemeye karar verdi. Ellerini bıraktı, dansı durdurdu. Kısa bir an hafifçe belirginleşmiş karnına dokundu. Prensin kulağına yaklaşıp sıcak nefesiyle fısıldadı. "Pek muhterem prens hazretleri, sizin kanıbozuk çocuğunuzu taşıyorum karnımda." Sözlerinin etkisini görmek için hafifçe geri çekildi, doğrudan prense baktı. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına C.tesi Ağus. 06, 2011 7:29 pm | |
| Solinari ile dans ederken anneme bakmamaya çalışıyordum. Anlaşılan zamanım dolmuştu. En azından beni almaya gelenin o olduğunu bilmek içimi rahatlatıyordu. Bir kez daha döndürmüştüm ki Solinari durdu ve geri çekildi. Herhalde bıçaklamaya kalkmazdı değil mi? Ona karşı koyamazdım fakat bu onun da ölümü demekti. Yanaştı ve kulağıma bir şeyler fısıldadı. "Pek muhterem prens hazretleri, sizin kanıbozuk çocuğunuzu taşıyorum karnımda." Karnıma bir kılıç soksa bu kadar şaşırmazdım herhalde. Donup kaldım ona bakarken. “Ne?” diye fısıldayabildim sadece. Zaten yaptıklarım yetmiyordu bir de çocuk? Birden aklıma başka bir fikir geldi. En azından krallığın bir veliahtı olacaktı. Yarım elf. Fakat veliaht. Hadi ama ne düşünüyordum ben? Nasıl bir yaratık olmuştum böyle? Çevredekilerin bize bakmaya başladığını görünce dans ediyormuş gibi yaptım. Sonra da ona baktım. “Çocuğu öldü…” Bir öksürük nöbeti daha beni yakaladığında gözüm anneme kaydı. Bana doğru yaklaşıyordu. Çevre dönmeye başlamıştı. Tüm müzik ve dans edenler durmuş bulunduğum tarafa bakıyorlardı. Bu sefer mendili herkes görmüştü. İşte o zaman iyileşmem konusunda umudu olanlar hatalarını anlamışlardı. Herkesin içine aynı düşünce yerleşti. “Ölüyor.” Derin bir nefes aldım. Zaten tüm bu olanlar sırasında Solinari’den uzaklaşmıştım. Başımın dönmesi artarken dengemi kaybettiğimi gören adamlarımın bana doğru geldikleri gördüm. Artık her şey için çok geçti. Ülkem için, halkım için hiçbir şey yapamamıştım. Tüm bu ağırlık yüreğimi sıkarken sallandım bir kez daha ayakta. Annem yanı başıma gelince dizlerimin üzerine düştüm yavaşça. “Üzgünüm Haul.” Diye mırıldandım kimsenin duyamayacağı kadar alçak sesle. Aslında ortam bir mezar kadar sessizdi. Ejderham son kez yüksek sesle kükredi. Sonra krallığın kulelerinden birine çarptı ve benimle aynı anda düştü. Bense yüzüstü yere çarparken son sözlerimi söyledim. “Üzgünüm anne.” - Spoiler:
*Haul : Güneş Aynı zamanda ejderhamın adı.
| |
|
| |
Persephone Rosenfeld
Rp Puanı : 86 Mesaj Sayısı : 30
| Konu: Geri: Veliaht Prens Alexander Adına Ptsi Ağus. 08, 2011 8:20 pm | |
| Uzun kordiorda olabildiğinde yavaş adımlarla ilerlerken bir yandan da kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Şölenin neden yapıldığını bilmiyor zannediyorlardı ama ne yazık ki bir büyücüden kolay sır saklanamadığı bilmiyorlardı.Yavaş adımlarını hızlandırdı.Bahçedeki ejderhanın kuyruğunu görmüştü. Ziyafet salonunun büyük ihtişamlı kapısının küçük aralığından içeri girmişti. Köşede dikkat çekmeyen bir yerde duruyordu.Yanına bir şövalye gelmişti. "Neden sende dansa katılmıyorsun?"oldukça sert bir imayla "Unutma ki burada şölen için değil katılanları korumak için varız.Şimdi yanımdan defolmazsan sana öyle bir büyü yaparım ki ağzınla burnun yer değiştirir." "Hadi ama ne bu endişe sanki birisi ölecek." Sıkılmıştı. Elini cüppesinden çıkardı ve şövalyenin zırhından gezdirdi.Şövalye bunun bir sevgi göstergesi olduğunu zannederken yavaşça elin değdiği her yerin yandığını gördü.Korktuğu belliydi. Hemen bahçeye koştu. En azından zararsız bir büyüydü. Bir kaç saat oracıkta öyle durduktan sonra dans etmekte olan prense bakakalmıştı. Kendini alamıyordu gözleri büyülenmişçesine kilitlenmişti. Bir nedenden dolayı ölmesini istemiyordu. Ama hiçbir varlığın kaderini değiştirmeyeceğine yemin etmişti.Ölümünü engelleyemezdi.Solinari denen kadın prensin kulağına birşeyler fısıldadı.Fısıldamasıyla bir öksürük nöbeti başlamıştı. Viatores'in gözünden tonlarca yaş akıyordu. Elini kaldırdı küçük bir büyü fısıldayarak salondakilerin mendile bakmamasını sağlamaya çalıştı. Koşar adımlarla bahçeye çıktı. Kuytu bir köşede cübbesiyle gözyaşlarını saklıyordu.Yanına birkaç adımın geldiğini hissetti. "Sen neden hala burdasın!Prense yardım etmen gerekiyor şu hokus pokuslarından yapsana!"Ayağa kalktı. Yüzünü şövalyeye çevirdi. "Yapmak istemiyor muyum sanıyorsun!Kaderi değiştirmemek üzerine titanlar bana yemin ettirdi." kuleden gelen seslerin olduğu yönlere baktı. Ejderhası da dahil olmak üzere kuleden aşağıya atlamıştı.Viatoresin tek yapabildiği ise zamanı hızlandırıp bu olaya tanıklık etmeme çabasıydı. Herkes cesedin etrafına toplanırken o koşarak odasına gidiyordu. | |
|
| |
| Veliaht Prens Alexander Adına | |
|