| Tüy Yumağı | |
|
|
Yazar | Mesaj |
---|
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Tüy Yumağı Salı Haz. 28, 2011 7:11 pm | |
| & Online Rp. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Salı Haz. 28, 2011 7:22 pm | |
| Yine bir kahvaltı zamanı. Jeanne ile oturup birbirimize kötü bakışlar atarak yemek yememiz lazımdı. İçeri girdiğimde o masadaydı. Gülümsedim kibarca ve yerime geçtim.
Hizmetçiler servis yapıp kayboldu gözden. Yemeğe başladım sakince. Aslında ne kadar çabuk işimi halledersem o kadar çabuk kaçabilirdim bu kardeş dediğim kişiden.
"Bugün nasılsın kardeşim?"
Bardağımdan bir yudum aldım ve arkama yaslandım. Ona çevirdim mavi gözlerimi. Bugün hava güzel ve güneşliydi. Rahat bir ortam. Huzurlu olabilirdim tabi o burada olmasaydı. Jack'n burada olması yüzünden hala kızgındım ona. Derin bir nefes aldım sakinleşmek için. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Salı Haz. 28, 2011 7:33 pm | |
| Prenses sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açmıştı. Şu sıralar neşesi yerindeydi. Kalede hiç olmadığı kadar sevinçle geziniyordu. Tabii ki de bunun sebebi Jack'in burada olmasaydı. Alexander bu durumdan hiç hoşnut olmadığı için de mutluydu tabii ki. Ama yine de onun sinirlerini bu kadar zorlamanın doğru olmayacağının farkına vardı ve erkenden kalkıp güzel bir kahvaltı hazırlattı.
Kahvaltı masası görünüm olarak muhteşemdi. Yiyecekler, içecekler ve masa düzeniyle prenses kendisini takdir etti. Güzel iş çıkarmıştı. Masada yerini aldıktan sonra prensin gelmesini bekledi. Hizmetçiler canını sıkmıştı. Bu sıralar hiçbirini sevmiyordu. Tamamından nefret ediyordu. Hepsi dedikoducuydu ve prensesten memnun değillerdi. Gözlerinden anlıyordu bunları Jeanne. "Bugün nasılsın kardeşim?" Erkeğin sesiyle ortamdaki sessizlik bölünmüştü. Abisine şöyle bir baktı Jeanne. Burada olduğu için rahatsızdı belli ki. Yine de onu biraz daha sinir edebilirdi. "Her zamanki gibi muhteşemim!" dedi şakıyarak. Kötü olsa bile bunu belli etmeyeceği için bir şey fark etmezdi ama yine de sesli bir şekilde ifade etmek onu mutlu etmişti. Hizmetçilere servis bittikten sonra çıkmalarını söyledi ve tabağına yiyecek almaya başladı. Acıkmıştı. Sanki çok normal bir şey söyleyecekmiş gibi hiç prense bakmadan devam etti. "Eee sevgili abicim, düğün ne zaman? Bir an önce evlenin ben sarayımızda minik Elfler görmek istiyorum... Şu tuzu uzatır mısın?" dedi ve ağzına bir tane zeytin attı. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Salı Haz. 28, 2011 7:48 pm | |
| "Her zamanki gibi muhteşemim!"
Jenanne ne zaman böyle gülse hep başıma bir şey geliyordu. Huzursuzca ona baktım.
"Eee sevgili abicim, düğün ne zaman? Bir an önce evlenin ben sarayımızda minik Elfler görmek istiyorum... Şu tuzu uzatır mısın?"
Az daha boğularak ölüyordum. Uzun süre öksürdüm. Tuzu alıp fırlatırcasına attım ona. Sonra bardağımı sonuna kadar içtim.
"Derdin ne senin? Madem o kadar meraklısın git sığıntıyla beraber sen yap."
Yüzümü ovuşturdum. Yine sabah sabah sinirim bozulmuştu. Çevrede hizmetçiler olmadığı için kendi bardağımı kendim doldurdum. Tekrar hepsini içtim ve yeniden...
Bir bardağı daha öyle içtikten sonra yemeğime geri döndüm. Bir kaç lokma attım ağzıma.
"Lütfen yemek boyunca konuşma Jeanne. Günümün güzel geçmesini isiyorum ve bunun içinde senin olmaman lazım."
Ayağa kalktım ve belimdeki kılıçları çıkartıp kenara koydum. Tekrar oturduğumda daha rahattım. Yan tarafta duran eldivenlerime kısa bir bakış attım. Ardından yememe devam ettim. Jeanne orada yokmuş gibi davranıyordum. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 4:13 pm | |
| Oturduğu yerde hafifçe kıpırdandı prenses. Keyfi bozulmaya başlamıştı. Aralarındaki sessizlik sinirini bozuyordu. Oysa ki, sabah uyandığında ne kadar neşeliydi. "Derdin ne senin? Madem o kadar meraklısın git sığıntıyla beraber sen yap." İşte, abisi sinirlerini zıplatmaya başlamıştı bile. Bu adam hiç akıllanmayacaktı anlaşılan. Jeanne sinirlendiğinde gözünün hiçbir şey görmediğini öğrenememişti henüz... Prenses, evlilik fikrinden nefret ediyordu. Evlenmek ona çok aptalca ve saçma geliyordu. Hem neden evlensin ki? Jack zaten her saniye yanıbaşındaydı. Evlilik onun için bundan ibaretti. Birbirine yakın olmak... Ve çocuklardan nefret ettiği aşikardı. Kesinlikle tiksiniyordu o minik şeylerden. "Lütfen yemek boyunca konuşma Jeanne. Günümün güzel geçmesini isiyorum ve bunun içinde senin olmaman lazım." Prenses, sinsi bir şekilde gülümsüyordu. Bu şakayı bir adım daha öteye taıyacaktı. Alexander'ın sınırlarını zorlamak istiyordu. Daha önce, onu hiç bu kadar sinirlendirmemişti. "Kız olanın adını Jeanne koyun bari de unutulup gitmeyeyim." Asil prenses geriye doğru yaslandı nazikçe ve abisinin tepkilerini ölçmeye çalıştı. Sinirlendiği her halinden belli olan prens, Jeanne hakkında pek hayırlı şeyler düşünmediği belli oluyordu. Jeanne bir anlığına meraklanmış olsa da bunu yansıtmamaya çalıştı. Kim bilir neler geçiyordu aklından? | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 6:41 pm | |
| "Kız olanın adını Jeanne koyun bari de unutulup gitmeyeyim."
Çatalı ve bıçağı tabağın yanına bıraktım ve arkama yaslanıp ona baktım sıkıntıyla. Bu kızın derdi neydi? Benimle uğraşmaktan zevk alıyordu. Ne zaman kızsam o mutlu oluyordu. Bu rahatsız edici bir durumdu.
"Jeanne. Neden benimle uğraşıyorsun? Neden ben sinirlendikçe mutlu oluyorsun?"
Sıkıntıyla saçlarımı karıştırdım. Sonra ona çevirdim mavi gözlerimi. En sonunda ise bardağımdan bir yudum alıp arkama yaslandım. Sakinleşmek için derin bir nefes aldım.
"Gerçekten Jeanne. Benden nefret mi ediyorsun? Bunu hep merak etmişimdir."
Peki ben ondan ediyor muydum? Ona beslediğim duyguların içinde nefret yoktu. Ama kızgınlık bolca vardı. Gülümsedim rahatça. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 7:09 pm | |
| Prensin bakışlarını üzerinde gezindikçe huzursuz oluyordu. Hayatında ilk defa abisinin ona olan kızgınlığından korkuyordu. Çünkü, prens gayet sakin duruyordu ve bu iyiye işaret değildi. Genelde bağırır çağırır, Jeanne'in üzerine bir şeyler fırlatırdı ama şimdi o kadar sakin duruyordu ki, prenses korkuyordu. Fırtına öncesi sessizlik gibiydi. "Jeanne. Neden benimle uğraşıyorsun? Neden ben sinirlendikçe mutlu oluyorsun?" Prenses sakince önündeki bardaktan bir yudum aldı ve gözleriyle prensi süzmeye başladı. Alexander'dan kesinlikle nefret etmiyordu. Onun hissettiği duygular daha farklıydı, nefret değildi. Bu duyguları betimlemesi onun için zordu. Yine de nefret olmadığını bilmek onu rahatlatıyordu. Kendi kanından olan birisine nefret duymak isteyeceği en son şeydi. "Gerçekten Jeanne. Benden nefret mi ediyorsun? Bunu hep merak etmişimdir." Bu sözlere güzel bir karşılık verebilirdi, eğer havasında olsaydı. Sadece yerinden kalktı ve Alexander'ın tam arkasına geçti. Kulağına doğru eğildi ve adeta fısıldarcasına konuştu. "Bu hisler nefret değil. Daha güçlü. Kin ve nefret zayıf şeyler bana göre. Bunlar daha güçlü. Daha keskin."
Bir anda bir şeyler yapma isteğiyle kalbi şiddetle çırpındı. Eğlenmek istiyordu ve bunu ansıl yapacağını iyi biliyordu. Alexander'ı can evinden vurmayı hedeflemişti. "Annemiz beni dünyaya getirirken öldü. Bu içinde hep, biliyorum. Ama unutma, ben ona demedim beni doğurmasını ve sonra ölmesini." | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 7:20 pm | |
| Ben ona bakarken kalktı ve yanıma geldi. Kımıldamadım.
"Bu hisler nefret değil. Daha güçlü. Kin ve nefret zayıf şeyler bana göre. Bunlar daha güçlü. Daha keskin."
Susmadı bardağımdan bir yudum aldım ve duruşumu bozmadım. Daha güçlü ne hissedebilirdi ki?
"Annemiz beni dünyaya getirirken öldü. Bu içinde hep, biliyorum. Ama unutma, ben ona demedim beni doğurmasını ve sonra ölmesini."
Başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi oldu. Tüm vücudum kasıldı ve elimdeki bardak patladı. Dökülen parçaları umursamadan ayağa kalktım ve Jeanne'nin üzerine yürümeye başladım.
"Kendi annenden bu kadar saygısızca bahsettiğine inanamıyorum prenses. Senin yaşaman için kendi yaşantısından vazgeçen kişi hakkında. Şımarıklıkların yetti."
Aramızda bir miktar mesafe kalıncaya kadar yaklaştım ve durdum. Direk gözlerinin içine baktım.
"Gardiyanlar!"
Seslenmem üzerine nöbetçiler içeri girdi. İkimize baktılar.
"Prensese zindana kadar eşlik edin. Kendisi bu gece orada kalmak istiyor."
Bana şaşınca bakmaya devam ettiklerinde onlara döndüm ve hızlıca Jeanne'ye atıldılar. Bense sakinleşmek için bardağımı elime aldım ve içindekini kafama diktim. Babamdan sıkı bir azar işiteceğime emindim. Ama ne derse desin hiç umrumda değildi. Jeanne artık tamamen değişmişti. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 8:29 pm | |
| Prens bir hayli sinirlenmişti. Jeanne yaptığından dolayı kendisini içinden kutladı. Planı tam beklediği etkiyi yaratmıştı. Prensin bakışlarındaki öfkeyi sezmişti prenses. En az bir okyanus kadar mavi olan gözler prensesin üzerine delici bakışlar fırlatıyordu. Prensesin yüreğinde asla korku yoktu. Yaptığından memnundu ve sonuçlarına her iki taraf da katlanacaktı. Kendi açısından bir problem yoktu ama Alexander pek hoşnut olmayacaktı olanlardan. "Kendi annenden bu kadar saygısızca bahsettiğine inanamıyorum prenses. Senin yaşaman için kendi yaşantısından vazgeçen kişi hakkında. Şımarıklıkların yetti." Alexander'ı en zayıf noktasından vurmuştu. Annelerinden asla nefret etmemişti Jeanne, Hatta ona, hiç tanımadığı halde müthiş bir saygı duyuyordu. Ama annesinden mahrum kaldığı için hep bir yanı eksik olmuştu. Prensin bu sözleri onu da üzmüştü ama Alexander'a bir ders vermekte kararlıydı. Onun tavırlarından bıkkınlık gelmişti artık. "Gardiyanlar!" İçeriye giren muhafızlar şaşırmışlardı. Yemek Salonunda sadece Prens ve Prenses vardı. Peki ama onlar neden çağrılmıştı ki? Bilmiyorlardı işin doğrusunu. Prensesin, kudretli kraliçelerine laf attığını... "Prensese zindana kadar eşlik edin. Kendisi bu gece orada kalmak istiyor." Jeanne onu tutmak isteyen gardiyanları nazikçe geri çevirdi ve kendi başına gidebileceğeini belirtti. "Majesteleri bana oraya kadar eşlik ederler sanırım." Sesindeki kinayeyi en aptal insan bile anlayabilirdi. Alexander'la birlikte leş gibi kokan zindana indiklerinde kendisini pişman gibi göstermeye çalıştı. Yere bakıyordu sadece, gözlerini prensten kaçırıyordu adeta. Aslında yapmak istediği şey çok basitti Alexander'la yalnız kalmak istiyordu. Birkaç dakika işine çok yarardı. Sessizce hıçkırmaya başladı. Alışılagelmiş şey değildi Jeanne'in ağlaması, rol yapıyordu. Ve işe yaramış olmalıydı ki, prens gardiyanlara çıkmalarını belirten bir işaret yaptı. Jeanne buğulu gözlerini Alexander'a dikti ve derin bir nefes aldı. "Ben özür dilerim... Yani az sonra olacaklar için." Bu büyüyü ilk öğrendiği günden beri denemek için can atıyordu. Elini Alexander'a doğru uzattı ve büyülü sözcükleri mırıldandı. "Ella vinctillus tsukinus" Karşısındaki prens minicik bir tavşana dönüşmüştü. Prenses önce hafifçe kıkırdadı ve yere eğilip tavşanı kucağına alıp tüylerini okşamaya başladı. "Böyle o kadar şekersin ki." | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Çarş. Haz. 29, 2011 9:02 pm | |
| "Majesteleri bana oraya kadar eşlik ederler sanırım."
İçkim bittiği sırada Jeanne'ye döndüm. Bir şeyler planlıyordu yine. Onunla beraber gittim. Zindanlara indik. Acıyla çığlık atanların olduğu yere. Etraf karamıştı ve hava soğumuştu. İndiğimiz sırada bir ses duydum. Jeanne ağlıyordu. Şaşkınca ona baktım. Gardiyanlar bu sahneyi görmeseler de olurlardı. Bir baş işaretiyle onları dışarı çıkardım. Ona sarılmak için yaklaştım. Bu durumda tek yapabildiğim buydu. Bana baktı ve:
"Ben özür dilerim... Yani az sonra olacaklar için."
Elini göğsümün üzerine koydu ve ben tepki veremeden bir şeyler mırıldandı. Tüm vücudum yanmış gibi hissettim. Sanki bir alev topu yakıp geçmişti. Bir an için gözlerimi kapadım.
Tekrar açtığımda ise neden yere bu kadar yakın olduğumu düşündüm. Sonra bir kıkırtı ile havalandım.
"Böyle o kadar şekersin ki."
Jeanne elini üzerimde gezidirince tüm vücudum kasıldı ve dondum kaldım. Harita gibi gözümün önünde gelmişti şeklim. Tavşan? Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Bunu bana yapmış olamaz! Fakat yüzündeki o kötü gülümsemeye baktığımda ve zihnimde yankılanan neşeye bakılırsa ejderham bile bana gülüyordu. Kulaklarım aşağıya eğilince tekrar öfkelendim. Jeanne. Öldün sen! Ona ucuz büyülerini benim üzerimde kullanmaması gerektiğini söylemiştim.
Artık oynatabildiğim kulaklarım vardı. Gerçekten de dehşete kapılmıştım. Ve daha da kötüsü bir kuyruk! Sırf bunun için bile kendimi öldürmeyi isteyebilirdim. Ama kendimden önce Jeanne tabi. Onu öldüreceğim! | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 9:11 am | |
| Tavşan prensi elleriyle okşuyor, onun o yumuşacık tüylerine her dokunduğunda Alexander'la aralarına girmiş olan kara kediyi def ediyor gibi hissediyordu. Minicik tavşanı havaya kaldırdı ve burnuna bir öpücük kondurdu. Aynı anda tavşan burnunu ısırdığında prenses çok sinirlendi ve tavşanın kafasına hafifçe vurdu. "Bak seni geri çevirmem eski haline, görürsün." dedi gülerek. Kahkahası bütün zindanı doldurmuştu. Tavşanı tekrar kucağına aldı ve kulaklarını kaşımaya başladı. Küçüklüğünden beri en sevdiği hayvan tavşanlar olmuştu. Zindandan yavaşça dışarıya çıktı. Ayakları üzerinde adeta kayarak ilerliyordu. Yürüyüşü her zaman insanlar tarafından konuşulmuştur. Tavşanı sıkı sıkıya kucakladı ve gardiyanlara dönüp ototriter bir ses tonuyla konuşmaya başladı. "Alexander, bana odama kadar eşlik etmenizi söyledi. Kendisi mahkumlarla ilgilenecekmiş bir süre." İnsanları etkileme konusunda tam bir ustaydı. Ses tonu adeta hipnotize eder gibiydi. O konuştuğunda başka hiçbir şeye dikkat edemez olurdu insanlar. Arkasında birkaç tane gardiyanla birlikte odasına çıktı ve kapıya geldiğince onlara nazikçe teşekkür edip içeriye girdi. Tavşanı yatağının üzerine bıraktı ve kendisi de tavşanın yanına oturdu. Aslında abisini tavşan olarak daha çok sevmişti. Bu haliyle tam bir 'tüy yumağı' gibiydi. Öylesine şekerdi ki... Üzerindeki siyah pelerini çıkardığında zümrüt rengi elbisesinin her yerinin tüy olduğunu fark etti. O elbiseyi gerçekten çok severdi. En kısa zamanda tavşanı Prens haline geri çevirecekti ama ilk işi şu burnuyla ilgilenmek olacaktı. Acıdan yanıyordu adeta. Odasındaki aynanın karşısında geçti ve elini yavaşça burnunun üzerinde gezdirip sihirli sözcükleri mırıldandı. Burnu eski haline gelmişti işte. Yeniden tavşanın yanına gitti ve onu son bir kez okşadıktan sonra. "Hani senden nefret edip etmediğimi sormuştun ya, senden asla nefret etmiyorum. Sadece, seni... kıskanıyorum. Ben annemi hiç görememişken sen onun yanında seksen yıl fazladan durdun..." Daha önce hiç dillendiremediği bu duyguları açığa vurmuş olmaktan dolayı içini bir rahatlama hissi kapladı. Alexander'ı çok seviyordu ve ona kesinlikle saygı duyuyordu. Ama karşısında prens kimliğiyle dururken bunları asla ona söyleyemezdi. Elini ona doğru uzattı ve kulaklarından tutup eski büyülü sözleri mırıldandı. Alexander tam karşısında dikeliyordu. Jeanne suçlulukla başını öne eğdi. Cezam neyse çekmeye hazırım, der gibiydi. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 11:29 am | |
| Jeanne giderek daha çok dokunuyordu. Bu durum sinir bozucuydu. Bir de öpmeye kalktığında dayanamadım ve ısırdım. Herhalde bu gururumun şimdiye kadar aldığı en büyük yaraydı.
"Bak seni geri çevirmem eski haline, görürsün."
Kahkahaları kulaklarımı tırmalarken, çok eğlenir gibi beni kaşımaya devam etti. Hiç kımıldamadan öyece durdum. Hareket ederek onun eğlenmesine izin veremezdim. Sonra beni kucakladı ve zindandan çıktı. Adamlarımın durumumu farketmemesi için neredeyse ölecektim. Gergince bekledim.
"Alexander, bana odama kadar eşlik etmenizi söyledi. Kendisi mahkumlarla ilgilenecekmiş bir süre."
Adamlarımın hiç bir şey sormaması ve sadece onaylamaları beni kızdırdı. Hadi ama! Jeanne'nin odasına çıktığımızda daha ne kadar bu işkenceyi çekeceğimi düşünüyordum. Yatağın üzerine bırakılınca başımı eğdim ve el demeye utandığım şeylerin üzerine koydum. Pencereye doğru baktım. Ejderham beni eski halime çevirebilir miydi? Sanırım gülmekten çevirmez. Bir ejderha gülemez doğru fakat onun yaydığı keyifli hisler bile beni yeterince rahatsız ediyordu. Jeanne'nin elini yeniden üzerimde hissedince kulaklarımı eğdim.
"Hani senden nefret edip etmediğimi sormuştun ya, senden asla nefret etmiyorum. Sadece, seni... kıskanıyorum. Ben annemi hiç görememişken sen onun yanında seksen yıl fazladan durdun..."
Ben daha söylediklerine tepki veremeden vücudum alev topuyla yandı. Kendimi ayakta buldum aniden. Başım o kadar dönüyordu ki dengemi sağlayamadım. Yatağın kenarına tutundum fakat tüm kaslarım ağrıdığından sadece yatağa yuvarlanabildim. Yüzüstü gömüldüğüm yatakta homurdandım yorgunlukla:
"Seni..."
Başımın dönmesi yüzünden rahatsız oldum ve sırt üstü döndüm büyük zorlukla. Yüzümü ovuşturdum elimle. Gözlerimi kapattım. Ağrıların ve acının geçmesini bekliyordum. Pek geçecek gibi değildi...
En azından beni uzun süre daha bu halde tutmadığı için memnundum. Kuyruk ve uzun kulak olayı çok rahatsız edici bir durumdu. Gözlerimi açtım yorgunlukla. Tüm enerjim çekilmişti. Mavi gözlerimi Jeanne'ye çevirdim.
"Annemiz ile ilgili her hangi bir sorun olsa anlatırdım Jeanne. Sense onu tanımayı seçmedin hiç. Onu görmediğini biliyorum fakat tanımak istememen senin suçun."
Başımı yan çevirdim yüzümü buruştururken:
"Bu ağrılar ve baş dönmesi geçince ilk işim seni vurmak olacak. Ayrıca bula bula tavşanı mı buldun?"
Kötü kötü baktım ona yorgunlukla. Eğer enerjim çekilmemiş olsaydı tahminen boğazını ellerimle sıkıyor olurdum. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 3:28 pm | |
| Prensin öfkesi Jeanne'i güldürmüştü ama yine de dışarıya belli etmemeye çalışıyordu. Alexander, prensese sadece çok... komik geliyordu. Her hareketine katıla katıla gülmek istiyordu. "Seni..." dedi ve prensesin ipek çarşaflarının üzerine yığıldı prens. Jeanne, yatağı konusunda çok hassastı ve prensi belki elli kere uyarmıştı ama anlamıyordu adam. Dönüşüm işleminin ne kadar yorucu olduğunu çok iyi biliyordu prenses. Hayatının ilk yıllarında gücünü yeni keşfettiğinde bir kara büyücüye kafa tutma gafletinde bulunmuştu ve adam onu gece gibi kapkara tüyleri olan bir kediye çevirmişti. Ne iğrenç bir histi. Günlerce kendisini kedi zannetmişti. Etki olarak kalıyordu işte. "Annemiz ile ilgili her hangi bir sorun olsa anlatırdım Jeanne. Sense onu tanımayı seçmedin hiç. Onu görmediğini biliyorum fakat tanımak istememen senin suçun." Sessizce çok bilmiş diye fısıldadı prenses karanlığa doğru. Alexander'ı ölesiye kıskanıyordu ve insan normal olarak kıskandığı birisinden bir şeyler öğrenmeyi reddeder. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve kendisine sarılır gibi bir hal aldı. Bazen annesini tanımayı öylesine istiyordu ki... Tüm bu hırçınlıkları, öfkesi, taş kalpliliği bunun yüzündendi. Onu sadece bir kez görse biraz daha katlanılabilir bir insan olacaktı. "Bu ağrılar ve baş dönmesi geçince ilk işim seni vurmak olacak. Ayrıca bula bula tavşanı mı buldun?" Prenses hafifçe gülümsedi. O baş ağrısını hatırladı bir an. Katlanılmaz bir ağrıydı. Sanki birileri beynini sıkıyormuş gibi, dayanılmaz bir acı... "İyi bundan sonra bana annemizi anlatırsın, ben de dinlerim.." Yatağa doğru hareket etti ve Alexande'ın tam yanına oturdu. Ellerini abisinin başına uzattı ve gözlerini sıkıca kapattı. Bugün Kara Büyülerden çok iyileştirme büyüleriyle uğraştığı için gücü azalıyordu. Aslında kolunu kaldıracak gücü bile yoktu ama yine de ilk defa birilerine yardım etmek istiyordu. Belki bu iyilikler yüzünden bile Elwynn'in gazabına uğrayacaktı. "Felicullus hæll" bunu söylediğinde içinde bir şeylerin bittiğini hissetti ve yerinden hızlıca kalkıp odasındaki kanepeye kendisini bıraktı. Gözlerini bile açacak hali kalmamıştı. İşte iyilik böyle iğrenç bir şey... "Umarım başın daha iyidir." Tüm bunları söylerken bile konuşacak gücü yoktu. Safkan bir büyücü olmasına rağmen bu kadarı ona bile fazlaydı. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 3:43 pm | |
| "İyi bundan sonra bana annemizi anlatırsın, ben de dinlerim.."
Elini başıma uzattığında huzursuzca ona baktım. Bu sefer ne yapacaktı? Bir şeyler mırıldandığını hissettiğimde üçüncü bir kol ya da ikinci bir baş bekliyordum. Ama sadece sessizlik aldım onun yerine.
"Umarım başın daha iyidir."
Evet. Bu daha iyiydi. Ağrı gitmiş yerini büyük bir sesizlik almıştı. Yatakta doğruldum ve Jeanne'ye baktım. Koltukta yattığını görünce ona doğru ilerledim ve kucağıma alıp yatağa bıraktım. Sıkıntıyla ona baktım. Sonra da zırhımla onun yatağına uzandım yeniden. Baş ağrısı gitmişti ama hala yorgundum.
"Ne bilmek istiyorsun hakkında?" dedim yavaşça. "Kibarca sorduğun sürece anlatabilirim."
Yorulmuştum bayağı ama annemizi öğrenmek istiyorsa Jeanne ona anlatabilecek kadar enerji bulabilirdim. Babamıza soramazdı çünkü o annemizden asla bahsetmezdi. Sanırım unutmayı tercih ediyordu. Tabi elf olmasaydı bu söz konusu olabilirdi. Bir elf çok zor unutur. Çenemi kaşıdım ve düşündüm. Annemizi düşünmeyeli uzun zaman olmuştu.
"Catherine. Adını biliyorsundur."
Gözlerimi ona çevirdim. Onun hakkında neyi ne kadar öğrendiğini bilmiyordum. O yüzden adından başlamıştım. Ama diğerleri? Nasıl anlatabilirdim ki? Gülümsemesi gözümün önünde canlandı. Sıkıntıyla iç geçirdim. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 3:56 pm | |
| Prenses gözlerini açtığında masmavi bir çift gözün ona baktığını hissetti. Etrafına şöyle bir bakındı, yatağındaydı. Buraya nasıl geldiği konusundaysa hiçbir fikri yoktu. Huzursuzca yerinde kıpırdandı ve elini başına koydu. Bu sırada yanına birisinin yattığını hissetti. Adamın ağırlığından dolayı yatak Alexander tarafına doğru eğimli bir hal almıştı. "Ne bilmek istiyorsun hakkında?Kibarca sorduğun sürece anlatabilirim." Utanmasa her şeyi diyecekti güzel prenses. Annesine benziyor muydu? Yoksa, babasının bir kopyası mıydı? Annesi nasıl birisiydi? Milyarlarca soru kafasında gezinip duruyordu. Yüzyıllardır bu sorular beynini kemirip durmuştu. Kralsa, bu konuda hiç yardımcı olmuyordu. Anneleri hiç yaşamamış gibi davranıyordu sadece. Belli ki çok sevmişti kraliçeyi ve acısıyla başa çıkma yöntemi buydu. Ama yine de bu hareketlerine bir anlam veremiyordu Jeanne. Geceleri bazen kapkaranlık bir odada yalnız başına ağlayan bir bebek görüyordu. Bebeğin etrafındaysa simsiyah bir karaltı. Annesi olduğunu hissediyordu. Gölgeye tam yaklaşıp, yüzünü göreceği sırada birden her şey yok olup hiç'liğe karışıyordu. "Catherine. Adını biliyorsundur." Tabii ki de biliyordu prenses. Gecelerce annesinin ismini tekrarlamıştı. İsmini her söylediğinde annesine yakınlaşıyor gibi hissediyordu kendisini. İsmindeki ahenkten yola çıkarak annesini canlandırmaya çalışıyordu. Saçlarının rengi acaba Alexander gibi sapsarı mıydı? Yoksa Jeanne mi annesine benzemişti? Bu soruların cevabını sadece karşısındaki bu adam ona söyleyebilirdi. Sıkıntıyla nefes aldı prenses ve gücünü toplamak istercesine derin bir nefesti bu. "Annem şey, yani o, bana benziyor muydu?" O kadar sessiz sormuştu ki bunu prensin duymama ihtimali çok yüksekti. Jeanne de zaten kıskançlığından dolayı bir türlü düzgün konuşamıyordu. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 4:14 pm | |
| Ben ona bakarken ne soracağını düşünüyormuş gibiydi. Onu seyrederken bende düşünüyordum. Catherine. İsmini yanında ağzımıza almaya çekindiğimiz bir babamız vardı. Aslında bu Jeanne için daha kötüydü. Neredeyse hiç bir şey bilmiyordu hakkında.
"Annem şey, yani o, bana benziyor muydu?"
Mırıltı halinde söylemişti bunu. Şaşkınca ona baktım. O kadar şey arasından bunu mu bilmek istiyordu. Jeanne'nin kahverengi saçlarına baktım.
"Catherine sarışın bir elfti. Saçın babama benziyor. Ama gözlerin onunki gibi ela. Seninki biraz daha koyu tabi. Onunki daha çok yeşile çalıyordu."
Saçlarımı karıştırdım bir elimle. Başka ne söyleyebilirdim? Gülümsedim aklımda anılar uçuşurken. En azından annemle ilgili sormuştu. Kendisi doğduktan sonra babamın ve benim yaşadıklarımı anlatmak daha zor olurdu. Hatta onu anlatmasam daha iyi olacaktı.
"Daha çok karakter olarak benziyorsun. Kibar ve nazik olmasının yanında ona ne zaman arkamı dönsem bana kılıçla saldırabilecek kadar da çılgındı."
Güldüm yemek masasında yaptıklarını anımsayınca. Ben onunla tartışmıştım ve bir elfe yakışmayacak bir hareket yapan annem elindeki kaşığı bana fırlatmıştı. Kılıç ya da bıçak benzeri bir şey attığını düşündüğümden yere fırlamıştım. O gün akşama kadar gülmüştük sanırım. Çünkü asıl olay yere atlarken masa örtüsüne takılıp tüm herşeyi yere çekmemle ilgiliydi.
"Benim her zaman gözümü açık tutmam için yapardı onu. Eğer karşılık veremezsem hareketlerine kılıcın ucuyla beni dürter ve bir dahaki için gözümü açık tutmamı söylerdi."
Sonrasında yaşanan sevgi gösterisini anlatmama gerek yoktu. | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 4:36 pm | |
| Kendi saçlarından her zaman nefret etmişti prenses. Hatta daha minicik bir elfken saçalrını büyüyle sarartmıştı ve daha sonra bu durumu babasına açıklarken bin dereden su getirmişti. "Catherine sarışın bir elfti. Saçın babama benziyor. Ama gözlerin onunki gibi ela. Seninki biraz daha koyu tabi. Onunki daha çok yeşile çalıyordu." Annesinin saçları da onunki gibi değildi işte. Kendisinden nefret etti Jeanne. Hiçbir yönden benzemiyordu işte annesine. Ne kadar aptal bir Elfti... Hırsla saçlarıyla oynamaya başladı. Ne zaman sinirlense böyle yapardı. "Daha çok karakter olarak benziyorsun. Kibar ve nazik olmasının yanında ona ne zaman arkamı dönsem bana kılıçla saldırabilecek kadar da çılgındı." Hafifçe kıkırdadı genç prenses. Demek bu hareketleri hep annesinden geliyordu. Çünkü, babasını tanıdığı kadarıyla adam çok sakin bir yapıya sahipti. Aynı Alexander gibi, kolay kolay sinirlenmezdi. "Benim her zaman gözümü açık tutmam için yapardı onu. Eğer karşılık veremezsem hareketlerine kılıcın ucuyla beni dürter ve bir dahaki için gözümü açık tutmamı söylerdi." Prenses yüzünü Alexander'a doğru çevirdi ve ona bakmaya başladı. Aslında gerçekten iyiydi.. "Söylesene, ben çok mu gıcığım?" | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 5:21 pm | |
| "Söylesene, ben çok mu gıcığım?"
Gözlerini bana dikerek söylediği bu sözler bir kahkaha atmama neden olmuştu. Gülümseyerek ona baktım.
"Hayır çok gıcık değilsin. Ama beni sinir etmeyi başaran nadir kişilerdensin."
Annemin ölümüyle ilgili Jeanne'yi suçlamak çok kolaydı. Fakat bunda onun suçu olmadığını biliyordum. O zamanı dolmuş bir elfti. Nadir olarak ölen elflerden...
"Başka neler anlatabilirim? Catherine. O zamanlar anlamamıştım ama şimdi düşünüyorumda kesin büyü yapabiliyordu. Nasıl yaptığını anlamadığım çok şeyi başarmıştı."
Düşündüm. Jeanne'nin kendisini annesine yakın hissedebileceği bir anı. Annemin onu dünyaya getirmeden önce yaptıkları olabilir. Ne kadar heyecanla bekliyordu onu. Onun sevinci benimki olmuştu ve bende heyecanla Jeanne'yi beklemiştim. İsim seçerkenki hali... Saçlarımı karıştırdım bir elimle. Ama o öldüğü zaman Jeanne'ye yanaşmamıştım. İlk başlarda tabi. Babam daha benimle baş edemezken nasıl Jeanne ile başa çıkabilirdi ki? Hizmetçiler ise sürekli ağlayan o bebeği susturamamışlardı. Ve devreye ben girmek zorunda kalmıştım. Anıların rahatsızlığıyla irkildim.
"Ne bilmek istersin başka? En az senin kadar çılgındı. En az senin kadar benimle uğraşmaktan zevk alan biriydi."
Tabi onun uğraşması bir annenin oğluyla olduğu gibiydi.
"İstersen sana onunla ilgili anılarımdan bir kaç tane anlatabilirim. Seni dünyaya getirmeden önce yaptıkları gibi..." | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 9:10 pm | |
| Prensin kahkahası kadim büyücüyü şaşkınlığa sürüklemişti. Gayet ciddi bir ses tonuyla sorulan ciddi bir sorunun cevabı kahkaha olmamalıydı ona göre. "Hayır çok gıcık değilsin. Ama beni sinir etmeyi başaran nadir kişilerdensin." Prenses de bu sözlerine güldü ve ikisinin kahkahaları tüm odayı doldurdu. Uzun zamandır ilk defa böyle gülüyordu. Ya da uzun zamandır ilk defa Alexander'la bu kadar keyifli zaman geçiriyordu. Onun yanında olmak cehennem azabı gibi değildi artık... "Başka neler anlatabilirim? Catherine. O zamanlar anlamamıştım ama şimdi düşünüyorumda kesin büyü yapabiliyordu. Nasıl yaptığını anlamadığım çok şeyi başarmıştı." Demek anneleri de büyü yapabiliyordu. Jeanne'in gözlerindeki parıltıyı görebilen herkes ne kadar mutlu odluğunu anlardı o anda. Büyücü olduğu için hep kendisini ailenin lanetlenmiş üyesi zannederdi. Ailede kimsenin daha önce büyücü olduğunu duymamıştı, sadece kuzenleri Isabella'nın büyücü olduğundan şüpheleniyordu o kadar. "Ne bilmek istersin başka? En az senin kadar çılgındı. En az senin kadar benimle uğraşmaktan zevk alan biriydi." Gülümsemesine engel olamadı prenses. Demek Alexander'ın gözünde annesine benzeyen birisiydi... Belki de babası bu yüzden Jeanne'e bu kadar yakındı. Catherine'e benzediği için. Prenses uzun zamandır ilk defa kendisiyle gurur duydu. Muhteşem bir andı bu onun için. Daha önce, annesiyle arasındaki tek bir bağ olmadığını düşünürken, şimdi bir sürü şey vardı. "İstersen sana onunla ilgili anılarımdan bir kaç tane anlatabilirim. Seni dünyaya getirmeden önce yaptıkları gibi..." Prenses yalvaran gözlerle Alexander'a bakıyordu. Enerjisini yeniden toplamıştı. Bir anda ayağa fırladı ve adeta şakıyarak konuşmaya başladı. "Benden öncesini anlatma. Kıskançlığımın sınırlarını bilmiyorsun, hazır aramız düzelmişken bunu bozma bence." dedi gülümseyerek. Pencereye yaklaştı ve yavaşça araladı. İçeriye giren temiz havayı ciğerlerine doldurduktan sonra, pencerenin yanındaki zümrüt rengi koltuklardan birisine oturdu ve bir süre gün ışığı altındaki ormanı seyretti. Annesiyle olan benzerliği onu çok mutlu etmişti. Bugün hayatının en güzel günüydü belki de... "Çılgınlık ve büyü derken... Neler yapardı ki?" dedi adeta küçük bir kız çocuğu edasıyla. | |
|
| |
Alexander McWilliams Kurgu gereği ölmüştür|| Elf Prensi
Rp Puanı : 98 Mesaj Sayısı : 512
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Perş. Haz. 30, 2011 9:38 pm | |
| Onun birden ayağa fırladığını görünce şaşırdım.
"Benden öncesini anlatma. Kıskançlığımın sınırlarını bilmiyorsun, hazır aramız düzelmişken bunu bozma bence."
Sesimi çıkarmadan onu izledim. Pencereyi açtı. Sonra gidip koltuğa oturdu. Sürekli gülümsüyordu. Onun böyle gülümsemesi çok nadir görülen bir şeydi. Yerimden doğruldum ve ona baktım. Karışan saçlarımı biraz daha karıştırdım.
"Çılgınlık ve büyü derken... Neler yapardı ki?"
Onun bu kadar neşelenmesi gülümsememe neden oldu.
"Düşünmem lazım. Büyü yaptığını hiç görmedim." Sonra ona kötü bir bakış yollayarak devam ettim. "Aynı senin yaptıklarını hiç görmediğim gibi. Fakat onun bile yapamaması gereken şeyleri yapardı."
Nasıl anlatabilirdim ki? Gerçekten de değişik biriydi. Sıradan hiç kimseye benzemez normal birinin yapacaklarını yapmazdı. Veliaht prens olana kadar normaldi aslında. Ne zaman resmi olarak veliaht oldum o zamandan sonra bana davranışları değişmişti.
"Seni tanısaydı kesin çok severdi. Daha doğmadan önce bile her gün yeni bir isimle gezer herkesten isim örneği alır. Akşam yemeklerinde babamla beni sorguya çekercesine fikirlerini anlatırdı."
Onu hiç bu kadar düşünmediğimi anımsadım. Pencereden dışarı baktım. Ne severdi başka? Eğlenceliydi. Halkın gözdesiydi. Babam ve benimde herşeyimizdi.
"Ona bir gün prens olmak istemediğimi söylemiştim." dedim dalgınlıkla. "Sen de biliyorsunki her zaman diğerlerinden farklı eğitildik. Bunu istemediğimi söylediğimde kılıcını çekip ne zaman onu yenersem o zaman alacağım eğitime kendim karar verebileceğimi söylemişti."
Jeanne'ye çevirdim anılara dalmış gözlerimi. Bilmek istediklerinin neler olduğundan emin değildim. Fakat bu konuda elimden geldiğince yardımcı olacaktım.
"Onun iyi kılıç kullandığını biliyordum fakat her hareketimi önceden biliyormuş gibi karşılardı. Beni yere serdiğinde güldü ve ders zamanımın geldiğini söylemişti." | |
|
| |
Jeanne Boucher Veliaht Prenses & Safkan Kara Büyücü
Rp Puanı : 100 Mesaj Sayısı : 835
| Konu: Geri: Tüy Yumağı Cuma Tem. 01, 2011 10:23 am | |
| Aralarındaki bu eğlenceli sohbet prensesi çok mutlu ediyordu. Sürekli soğuk ve güçlü görünmek farkında olmasa da onu zorluyordu. Bazı günler hiç kimseyle tek kelime etmediği oluyordu. Bazı günlerse oraya buraya emir yağdırmaktan yoruluyordu. "Düşünmem lazım. Büyü yaptığını hiç görmedim. Aynı senin yaptıklarını hiç görmediğim gibi. Fakat onun bile yapamaması gereken şeyleri yapardı." Bir büyücünün asıl hüneri, büyülerini belli etmeden yapmasıydı. Prenses, karşısındaki adamın anlattıklarından yola çıkarak annesinin çok yetenekli bir büyücü olduğuna kanaat getirdi. Öyle olmasa bile, Jeanne bunu böyle bilmek istiyordu. Annesini gözünde çok yükseklere koymuştu. "Seni tanısaydı kesin çok severdi. Daha doğmadan önce bile her gün yeni bir isimle gezer herkesten isim örneği alır. Akşam yemeklerinde babamla beni sorguya çekercesine fikirlerini anlatırdı." Annesinin onun için bir şeyler yapmış olduğunu bilmek prensesi adeta havalara uçurdu. Yüzüne aydınlık bir gülümseme yayılmıştı şimdi. Ne güzel bir gündü bugün! Her şey istediği gibiydi. "Yıllar sonra senin hakkında bir şeyler öğrenmek ne muhteşem Anne..." sessizce söylemişti bunu. Sanki annesi onu duyabilecekmiş gibi hissediyordu. Gökyüzüne doğru baktı, sanki oralarda bir yerde Catherine onu izliyordu... Elelrini pencereye yasladı ve dışarıya doğru baktı. Bu sırada Alexander'ın bir şeyler söylediğini duydu ama kulak kesilmediği için ne olduğu anlayamadı. Zaten şuan ne söylese anlamazdı. Adeta bulutların üzerindeydi ama buna rağmen neşesini tam olarak dışa vuramıyordu. "Onun iyi kılıç kullandığını biliyordum fakat her hareketimi önceden biliyormuş gibi karşılardı. Beni yere serdiğinde güldü ve ders zamanımın geldiğini söylemişti." Jeanne bu sözler karşısında hafifçe kıkırdadı ve içeriye geçip Alexander'ın yanına oturdu. Gülmemek için kendisini zor tutuyordu. İçinden ne söyleyeceğini toparladı ve konuşmaya başladı. "Demek ki, ailemizden bir bayana yenilmek senin için alışkanlık olmuş Alexander." Bunun için bile Alexander onu boğazlayabilirdi ama dilini tutamıyordu işte. | Son | | |
|
| |
| Tüy Yumağı | |
|